17 Ekim 2011 Pazartesi

Necla'nın Bahçesinden Japon Elmaları ve Reçeli



Teşekkürler Sevgili Necla Demircan'a bu  güzel japon elmalarını bahçesinde yetiştirip,
 reçelini de yaparak  bizlere renk ve lezzet şöleni sunduğu  için !


9 Ekim 2011 Pazar

Buğdayın Türküsü - Pablo NERUDA


Buğdayın Türküsü

Halkım ben, parmakla sayılmayan
Sesimde pırıl pırıl bir güç var
Karanlıkta boy atmaya
Sessizliği aşmaya yarayan

Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa
Tohuma dururlar yeniden
Ve halk, toprağa gömülü
Tohuma durur bir yerde
Buğday nasıl filizini sürer de
Çıkarsa toprağın üstüne
Güzelim kırmızı elleriyle
Sessizliği burgu gibi deler de

Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde.

Çeviri : Hilmi Yavuz

28 Ağustos 2011 Pazar

Kurabiye

Ben sevgiyim, der Kurabiye.
Kurabiye, yavru kuş.
Ama ne oyuncu!
Kumru yavrucak.
Kumrular içinde bir yıldız,
toyluğu dönüştüren kırçıl
tüyleriyle. Kurabiye bir usta.
Lezzet ustası yaşamın. Tüner
başımın üstüne, inmez. Bi başıma
bırakmadan beni, bir başın var der.

Kurabiye, başımın üstünde yerin.

Ben sevgiyim, der Kurabiye.
Kumru yavrucak.
Kumrular içinde bir yıldız,
incecik gagasından dökülen o
zarif sesiyle. Kurabiye bir usta.
Lezzet ustası yaşamın. Seslenir,
tıpkı bir sevgili. Tane tane,
samimi, canını koparır da
verir gibi. Nazenin; Gagasının
ucunda sanki yüreği.

Kurabiye, başımın üstünde yerin.

Ben sevgiyim, der Kurabiye.
Kumru yavrucak.
Kumrular içinde bir yıldız.
Küçücük kanatlarına bakmadan
alır başını ufka doğru hesapsız
uçar gider. Hem dost…
İncelikli bir mesaj taşır bu noktada
en derin, en kuytu köşelere. Ben değilim
engin ruhumun sınırları. O
gittikçe -döner böyle. Hem sevgili…

Kurabiye, başımın üstünde yerin.


4 Temmuz 2010

Savaşeri Serkan


Koluna Kum Saati Takmış Olanlar

Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Ses getirir zamandan, vurarak kum saati darbukasına.
Daha hızlı düşer o zaman kum taneleri.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Yanlamasına koyar kum saatini, öyle vurur darbukaya.
Geçmişle gelecek arasında gider gelir kum taneleriyle böyleleri.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Yukarı doğru akan kum saatinden yanadırlar,
Uzgörülüdürler bunlar, takmazlar yerçekimini.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Büyük kum taneleri koyarlar kum saatine,
Yavaş yavaş düşsün diye onlar, doya doya yaşamak için şimdiyi.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Özellikle içeridekiler, demir bilyeler koyarlar
Kum saatine. Hızlanır diye umarlar böylece, günlerin geçişi.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Limanda, uzaklaşan gemilere bakıp
Kumdan kaleler yaptılar kırıp kum saatlerini.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Suya bıraktı kum saatini, notlu şişe olarak
Tarifleyip o gizli, güzel adanın yerini.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Denildiğine göre, büyüklü küçüklü şişeler kullanarak
Yılları, hatta yüzyılları bile kumla kaydetti.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Geri sayıma başladı yirmi yıl sonrasından,
Bilemiyoruz, böylece, ellerine ne geçti.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Neden sürekli düşüşte olduğunu sorup kendisine,
Kendisinin yaşam denen saatte, bir kum tanesi olduğunu farketti.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Kum saatinde bir kum tanesi olduğunu farkettikten sonra,
İçinde düşüşte olduğu kum saatinin tersdüz edilmesini bekledi.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Beklerken tersdüz edilmesini kum saatinin,
Yıllar, yüzyıllar, binyıllar geçti.


Koluna kum saati takmış olanların kimisi,
Yaşam adlı kum saatine tersten bakıldığında
Ve ancak o zaman, yükselişte olunacağını öğrendi.


Ey koluna hiç kum saati takmamış olanlar!
Zamanı hep başkalarına soranlar!
Kum ince de olsa kalın da olsa,
Büyük de olsa küçük de olsa şişe,
Zamanın yanıbaşınızda geçişi denli
Olamaz, başkasından aldığınız bilgi.
Kollarınıza kum saati takınız.
Böylece, kumla birlikte nelerin yitip gittiğini
Düşünme şansınız olacak.
Belki işte o zaman, yalnızca o zaman,
Kumlar, siz nasıl isterseniz öyle akacak...




Ulaş Başar Gezgin
9 Nisan 2011, Vietnam


26 Ağustos 2011 Cuma

Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği (BAKTAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım'ın baklava hakkında uyarıları!





''İyi baklavanın rengi altın sarısı olur. Tazeliğinin göstergesi rengidir. İkincisi, çatalı batırdığınızda tatlı bir hışırtı sesi çıkarmalı. Bu ses baklavanın yufkasının, pişirilme sürecinin ve şerbetlenmesinin kalitesi sonucu çıkar. Kalitesiz bir baklavada o sesi duyamazsınız. Üçüncüsü çatalı batırıp baklavayı ağzınıza götürürken, içindeki Antep fıstığı ve tereyağının kokusunu duyarsınız. Kalitesiz hammadde kullanılan baklavada bu kokuları duyamazsınız. Tadım esnasında son testi de ağzınızda oluşan tatla yapmalısınız. Kaliteli baklava lezzetiyle kendini gösterir. Son olarak da bir süre sonra midenizde bir yanma ya da rahatsızlık hissetmiyorsanız, tadına baktığınız baklava kaliteli ve iyi bir baklavadır. Baklavasını tatmak istediğiniz hiçbir baklavacı size 'hayır' demez. Önce tadına bakın ve test edin. Sonra kaliteli olduğuna inanırsanız alın. "

Yazının tamamını okumak için




VERA’YA

Bir ağaç var içimde
fidesini getirmişim güneşten.
Salınır yaprakları ateş balıklar gibi
yemişleri kuşlar gibi ötüşür.

Yolcular füzelerden
çoktan indi içimdeki yıldıza.
Düşümde işittiğim dille konuşuyorlar,
komuta, böbürlenme, yalvarıp yakarma yok.

İçimde ak bir yol var.
Karıncalar buğday taneleriyle
bayram çığlıklarıyla kamyonlar gelir geçer
ama yasak, geçemez cenaze arabası.

İçimde mis kokulu
kızıl bir gül gibi duruyor zaman.
Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş,
çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil.

Nazım Hikmet

Sıragöller



Sıragöller

Haşhaş tarlaları arasından geçeceksin,
Beyaz ve mor haşhaşları havaya savurarak
Yeni bir afyon bulacaksın kendine.
İşte o zaman beni unutma,
Şairini, onun şiir yazan ellerini,
İçine dizilen sıragölleri,
Kendi kendine konuştuğun seni,
Her şeyi, hiçbir şeyi unutma.

Zakkumların arasından bir şehre gireceksin,
Aşk şiirleri, tabiat şiirleri, tarih şiirleri düşünerek
Bir dinamit yapacaksın kendine.
Korkma, ateşle onu.
Öldürecek nice balıklar vardır sularında,
Patlamayla dirilecek nice balıklar vardır.
İşte o zaman an beni, yaşa beni,
İşte o zaman unutma beni.

Hatırlanacak çok hüzünler bulacaksın,
Onların tohumunu havaya savurarak
Uzun bir yolculuk yaratacaksın kendine,
Her şeyin, hiçbir şeyin yolculuğu.
İşte o zaman an beni, yaşa beni,
Kıyılarda bile boğulan seni,
Bir saz kuşu olarak gezinen hayaletini,
Çeliğinden kemik oyan gövdeni.

İçinde bir kaçakçı yaşar senin,
Kayıkla dolaşır göllerinde,
Beynine tabanca ve şiir satar,
O kaçakçının bakışını sakın unutma.



(Sıragöller’den)
Ülkü Tamer (1937)

Tarçın




Kum rengiyle kokusuyla tarçın
Su onu dalgasıyla tatsın
Çakıllar kumu sudan kıskansın
Kabuklar için için ağlasın
Yıldızlar yansın
Su her şeye inat yine kuma sarılsın

Aşkımız suyun kuma aşkını aşsın
Aşkım

Pelin Atila

Zenginlik, sabahları poğaça yiyebilmektir !


Zenginlik;
Merdivenleri yardımsız çıkabilmektir.
Pencereden bakıp, yoldan geçenleri görebilmektir.
Her akşam kendi kapını kapatabilmektir.
Saçının okşanmasıdır.
...Kolundaki saatin geleceği göstermesidir.
Bir sonraki hafta için plan yapabilmektir.
Güzel günleri bekleyebilmektir.
Bazen bir tabak makarnadır.
Bazen iki tane domates ve bir taze ekmektir.
Kendine inanabilmektir.
Zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin herşeydir...
Fakirlikse,
Bir kez tanıyıp,
Sonra yokluğunu öğrenmektir...


İclal Aydın


Elmalı Kurabiye

Bir barakada yaşamaya razı gelmek
Surların dibinde
almasan da beni şehrine
sana yakın olmak güzel


senle ben olmak değil
sensiz olmamanın derdindeyim
gel sarıya boyayalım duvarları
bazen siyaha,beyaza ve kırmızıya
bir papatya resmi cizelim
ellerimize bulaşsın rengi boyanın
bir dünya biliyorum ikimize
içinde seninde olduğun
istersen duvarlarını da getir
uzaklardan gelirken
söz ben de yaparım senin için
elmalı bir kurabiye

Çağrı Yusuf İbrahimoğlu

Küs Değiliz


Küs Değiliz

Kendi günbatımıma doğru seni kutsuyorum yaşam, çünkü sen bana hiçbir zaman boş umutlar, adaletsizlikler, hak edilmemiş üzüntüler yaşatmadın.

Çünkü ,inişli çıkışlı yolumun sonunda gördüm ki kendi kaderimin mimarı bendim ve şeylerin içindeki tatlılığı ve acılığı ortaya çıkardıysam onları oraya koymuş olan yine ben olduğum içindi.

Gül ağacı ektiğimde açan her zaman güller oldu.

Elbette gençligimin ardından kış gelecek ama sen zaten mayısın sonsuza dek süreceğini söylememiştin.

Şüphesiz acı dolu uzun gecelerim oldu ama sen zaten bana sadece mutlu geceler vaat etmemiştin. Ve karşılığında huzur dolu gecelerim de oldu.

Sevdim, sevildim, güneş yüzümü okşadı...

Yaşam, bana hiçbir şey borçlu değilsin.

Yaşam, küs değiliz...

Amado Nervo